Midway İkinci Dünya Savaşı dönemindeki en önemli deniz savaşı hakkında yönetmen ve yapımcı Roland Emmerich’in çektiği savaş filmidir.
Amerikalılar II. Dünya Savaşı hakkında son dönemlerde fazla çekim yapmıyorlar. Eski Hollywood’da bir zamanlar bununla ilgili birçok hikaye ekrana taşındı ve daha alakalı askeri çatışmalara sahipler. Avcı, Müfreze, Full Metal Jacket ve Kıyamet gibi şaheserler dahil Vietnam hakkında yüzlerce film var. Modern Ortadoğu savaşları konusunda da operasyonlardan önce Afganistan ve Irak hakkında çekime başladılar, bu süreçte çekimler yapıldı ve çekime devam edildi. Üstelik başarı da olundu, 2010’da Kathryn Bigelow “Ölümcül Tuzak” için Oscar ödülünü aldı. Ancak yönetmen ve yapımcı Roland Emmerich bir süre sonra 1942’de geri dönmeye karar verdi; Midway savaşına.
Amerikalılar için Midway çok önemli bir savaş
, büyük bir zaferdir. Pearl Harbor’daki olaydan sonra özellikle önemlidir. Midway adaları savaşının bir sonucu olarak, Japonlar en iyi pilot ve denizcilerin yanı sıra uçak gemilerini ve yaklaşık 250 uçaklarını kaybettiler. Bu savaştan sonra asla toparlanamadılar ve sonraki üç yıl boyunca yalnızca kendilerini savundular.
Hollywood’da bu büyüklükteki olaylar asla ilgi dışı kalmaz. Bu savaş Hollywood film kameralarının objektifine gerçek zamanlı olarak yansıdı. Ünlü Hollywood yapımcısı John Ford savaş sırasında Hawaii’de bulunuyordu ve sıradaki filmi için bazı sahneler çekiyordu. Ve kendini aniden savaşın ortasında buldu.
Sıcağı sıcağına Midway Savaşı filmini çekti ve yayınladı. Sadece 18 dakikalık süresine rağmen, 1942’de en iyi belgesel dalında Oscar kazandı. Sovyet belgesel yapımcısı Ilya Kopalin’in hazırladığı “Moscow Strikes Back” ile birlikte. İki belgesele Akademi ödülü verildi.
24 yıl sonra, 1976’da, Jack Smythe’ın yönettiği “Pasifik Savaşları” adlı Midway savaşı filmi ortaya çıktı. Amerikan tarafında Charlton Heston ve Henry Fonda orada oynadı ve uzak doğu ülkesinden tüm zamanların başlıca Japon aktörü Toshirô Mifune oyuncu kadrosunda yer aldı. Bu Midway savaşı filmi özel ödüller alamadı, ancak ABD’de eski bir klasik olarak görülüyor, Amerikalılar filmi çoğunlukla askeri tatillerde izliyorlar.
Bu durumda 40 yılını Hollywood’a adayan Emmerich, kendisini geleneğin mirasçısı olarak görüyor. Belki de bu yüzden finalde yapımcı olarak kendini gösterdi ve filmin senaryo yazarı Wes Tooke’yi yönetmen olarak atadı. Emmerich John Ford’un kendisine de filminde yer vermeyi utunmadı. Efsanevi yapımcıyı Geoffrey Blake canlandırdı. Kameralarla bombardımanlar arasında dolaşıyor ve hatta yaralandığında bile operatöre bağırmaya devam ediyor: çek, çek! Eski Hollywood anısına yer veren çok dokunaklı bir sahnedir.
Emmerich ana rollerdeki oyuncuları özenle seçmiştir. Her büyük savaş filminde olduğu gibi, burada da 10-12 etkileyici erkek karaktere ihtiyacınız var. Örneğin Luke Evans, Charlton Heston’ın birebir genç halidir. Diğerleri: Woody Harrelson, Dennis Quaid, Aaron Eckhart ve tabii ki Ed Skrein 40’lı yılların ortamından çıkmış gibiler, bu adamlar karakteristik Amerikan yüz çizgilerine sahipler. Japon tarafında Tadanobu Asano ve Jun Kunimura yer alıyor.
Yönetmenin titizliği elbette fizyonomi ile sınırlı kalmıyor. Filmde çokça savaş sahneleri ve uçak gemileri, kruvazörler, saldırı uçakları ve bombardıman uçakları titizlikle yer alıyor. Buradaki savaşlar çoğunlukla havadaydı, Midway’de gerçekleşen uçak savaşının bir özelliği de uçakların kendilerinin yaklaşmadığı, hedefleri havadan vurmalarıydı.
Emmerich kariyerinde ilk defa, tüm bu baş döndürücü ve süper büyük ölçekli özel efektleri gerçekleri anlatmak için kullanılıyor. Ve yönetmen tüm gücünü ortaya koyuyor. Devasa bir yükseklikten düzinelerce yanan uçağın parçalara ayrılarak diğer uçakların fonunda denize düştüğü sahne özellikle büyüleyicidir. Ve içeride kim olursa olsun, Japonlar veya Amerikalılar, önemli değil. Hepsi kahramandır.
Uzlaşmacı tonlaması Emmerich filmini çoğu savaş filminden ayırıyor. Buradaki Japon pilotlar ve denizciler, tıpkı Amerikanlar gibi, vahşi değiller, kötü adam değiller. Hepsi profesyoneldir ve savaşmalarının nedeni birbirlerinden nefret etmeleri değil. Kıdemli memurların üniforması bile neredeyse aynıdır. Filmde ayrıca savaş öncesi dönemi, otuzlu yılları anlatan bir sahne var. Amerikan ve Japon denizciler ortak tatbikatlar yapıyor, eğitim ve staj için birbirlerini ziyaret ediyorlar, viski içip balık yiyorlar. Bu arada Japon İmparatorluğu’nun Filosunun komutanı Mareşal Yamamoto Harvard’da eğitim almıştır.
Filmin konusunun üçüncü kez ekranlara taşınmasına rağmen, arada bariz farkılıklar var. Emmerich politikacılar ve Amerikan istihbaratının zayıflığı olmasaydı tıpkı Pearl Harbor’ın olamayacağı gibi, bu savaşın da hiç olmayacağını anlatmaya çalışıyor ve ve 4 Haziran 1942’de, iki Japon uçak gemisini aynı anda vuran Amerikan pilotu Dick Best (Ed Skrein) gibi kahramanlar olmasaydı Midway adalarındaki zaferin kazanılamayacağını ima ediyor.
Ve filmde bütün kalbiyle hayatlarını feda eden kahramanları izliyoruz. Ancak onlara ek olarak bu tür filmlerde çok rastlanmayan aniden motoru çalıştırmayan, paraşütlerini açamayan ya da deneyimsizliklerinin kurbanı olan insanlar da ekrana geliyor.
Emmerich tüm bu Amerikan ve Japon pilotlarının ve denizcilerinin kazananlar olduklarını vurguluyor, kimilerini gerçek anlamda kimilerini ruhsal olarak ve olağanüstü derecede dokunaklı filmini Pasifik Okyanusunda ölen bu insanlara adıyor.
Midway Savaşının Tarihçesi
7 Aralık 1941’de Pearl Harbor’daki Amerikan deniz üssüne düzenlenen Japon saldırısından sonra, Amerika Birleşik Devletleri II. Dünya Savaşı’na girdi. Ancak Washington’un önceliği Nazi Almanyası ile değil savaş güçleri Amerika Birleşik Devletleri tarafından kontrol edilen bölgelere yaklaşan emperyal Japonya ile mücadele etmekti.

Pek bilinmese de Pearl Harbor’a yapılan darbe asıl amacına ulaşamadı: Pasifik’teki ABD Donanması, ciddi kayıplarına rağmen, tamamen devre dışı bırakılamadı. Amerikan uçak gemileri ve denizaltıları etkilenmedi; yani sonuç olarak Japonya Güneydoğu Asya’da tam bir hareket özgürlüğüne kavuşamadı. Bu da kaçınılmaz olarak yeni bir büyük savaşa neden oldu. Tokyo’dakiler başladıklarını bitirmeyi planladılar ve Washington da intikam almaya istekliydi.
Haziran 1942’nin başlarında, Japonlar Alaska kıyılarında, Aleut Adaları’ndaki Amerikan deniz üssü Dutch Harbor’a saldırdılar. Attu ve Kiska adalarını işgal ettiler. Ancak Amerikan komutanlığı bu olaya karşılık vermedi. Çünkü bundan sadece bir ay önce kriptograflar, Japon denizcilik kodu JN-25’i hackleyerek, Aleut Adaları’ndaki operasyon hakkında bilgi edinmişlerdi. Asıl darbe Midway Adalarındaki deniz üssünde yapılacaktı.
Japon saldırı kuvvetleri Amiral Chuichi Nagumo’nun komutasındaki bir uçak gemisi filosundan ve Amiral Isoroku Yamamoto’nun eşlik ettiği bir grup savaş gemisinden oluşuyordu.
Akagi, Kaga, Soryu ve Hiru adındaki 4 Japon uçak gemisi yükselen güneşin ülkesinin en iyi askeri pilotlarına sahip olan 248 uçağı taşıdılar. Pearl Harbor’a yapılan saldırılarda olduğu gibi, söz konusu operasyon gizli tutuluyordu. Ancak yukarıda bahsedildiği gibi, Amerikalılar yaklaşmakta olan Japon operasyonu hakkında bilgi sahibi olduklarından harekete geçmişlerdi.
Amerikan Pasifik Filosunun komutanı Amiral Chester Nimitz’in emriyle bir karşı saldırı operasyonu geliştirildi. Bu saldırı planı Amiral Raymond A. Spruance’in 16. operasyonel uçak gemisi filosu ve Amiral Frank Jack Fletcher’ın 17. operasyonel uçak gemisi filosunu içeriyordu. Grupta 233 uçağı taşıyan 3 uçak gemisi vardı, ancak Japonların aksine Amerikalılar 120’den fazla kara tabanlı uçak takviye edebildiler. Ayrıca Midway adaları bölgesindeki ABD filosu ağır kruvazörlerde (ikiye karşı yedi) önemli bir üstünlüğe sahipti ve bir buçuk düzine denizaltı grubuna sahipti.
Fakat asıl önemli olan Midway atölü yakınında konuşlanan Amerikan filosunun saldırıyı beklerken Japonların bir “sürpriz” için hazır olmamalarıydı.
3 Haziran 1942 sabahı bir Amerikan keşif uçağı, Midway atölüne yaklaşan ana Japon kuvvetlerini fark etti. Aynı gün dokuz bombardıman uçağı Japon grubunun nakliye gemilerini bombaladı. Bombalar gemilere zarar vermediler, ancak Japonlar planlarının öğrenildiğini anladılar ve harekete geçtiler.
4 Haziran 1942’de saat 04:30’da ilk Japon uçak grubu Midway’e uçtu. 06:20’de bir üs bombalandı. Bu saldırı önemli bir hasara neden oldu, ancak ölümcül olmaktan uzaktı. Ayrıca Japon bombardıman uçaklarının üçte biri uçaksavarlar nedeniyle kaybedildi. Japon saldırılarının daha tehlikeli olduğu ortaya çıktı: savaşa giren 25 Amerikan uçağının en az 15’i etkisiz hale getirildi.
Japonlar bir bombalama saldırısı yapıp ardından inişe geçmeyi planlıyordu. Bu zamana kadar savaşın seyri değişmişti: Japon uçak gemileri Amerikan bombardıman uçakları tarafından saldırıya uğradı. ABD hava kuvvetleri Midway’e saldırıyı engellemek için yönlendirildiğinden, Japonlar saldıran uçakların çoğunu imha ederek saldırı ile kolayca başa çıktılar.
Bazı Japon bombardıman uçakları torpidolarla koruma altındaydı. Onların Amerikan gemilerinin ani saldırılarını engellemek için kullanılması planlanmıştı. Amiral Nagumo bu uçakları torpidoları çıkarma ve Midway üssüne yeni bir saldırı için bombalarla donatma emri verdi. Silahlanma işleminin ortasında Nagumo’ya haber verildi: ABD uçak gemileri yoldaydı. Yeni bir emir geldi: bombaları yerleştirme işlemi durduruldu, torpiller geri getirildi. Teknisyenler telaşlandı, yeterince insan yoktu ve bu yüzden fazla mühimmatı güverteden korunaklı depolama tesislerine kaldırmayı başaramadılar. Japon gemileri savunmasız bir hedef haline geldi.
Amerikan komutasındaki plan Midway’e yapılan ilk saldırıdan sonra uçakların yakıt ikmalini yapmak ve bombalar yükleneceği zaman Japonların uçak gemilerini vurmaktı. Bu nedenle Japonlar atölden ayrıldığında, 68 bombardıman uçağı ve 29 torpido bombacısından oluşan 117 uçaklık bir grup Amerikan uçak gemilerinden kalkış yaptı.
Amerikan amiralleri düşmanlarına uçak ve pilotlarla saldırmaya hazırdı. Uçaklar Japon bombaları ve uçaksavarla vurulmaya başlandı, ancak emir aynı kaldı: ne pahasına olursa olsun saldırı!
Kaptan John Waldron’un 15 torpido bombacısından oluşan 8. torpido filosu, herhangi bir manevra yapmadan doğrudan hedefe ulaştılar. 15 uçağın tamamı Japonlar tarafından imha edildi, 30 mürettebattan 29’u öldürüldü ve düşman uçak gemilerine zarar verilemedi.
Sekizinci filonun yok edilmesinden iki dakika sonra, yüzbaşı Lindsey komutasındaki 6. torpido bombardıman filosu tarafından bir saldırı gerçekleşti. 14 torpido bombacısından 10’u Japonlar tarafıdan düşürüldü, geri kalan dört tanesi torpil attı, ancak ıskaladılar.
Amerikan hava kuvvetlerinin ilk sekiz saldırısı, Japon gemilerine önemli bir zarar vermedi ve düzinelerce uçak kaybedildi. Fakat Amerikalıların planı yine de işe yaradı: on birinci sabah bombardıman uçakları ve torpido uçakları dört Japon uçak gemisinden üçüne saldırdı. Bunun belirleyici bir faktör olduğu ortaya çıktı: Amerikan bombalarının uçak gemilerine saldırısından dolayı bir yangın başladı, fırlatmaya hazırlanan uçakların yakıt tankları ve arkasından torpidolarla birlikte Japon bombaları patlamaya başladı.
Aynı anda üç uçak gemisi, Akagi, Kaga ve Soryu devre dışı kaldı. Geri kalan tek Japon uçak gemisi Hiru’ya Amerikan uçak gemisi Yorktown bir saldırı başlattı. Japon torpido bombardıman uçakları uçuş sırasında ciddi kayıplar yaşadı, ancak Yorktown da hasar gördü. Üç gün sonrasında bir Japon denizaltı tarafından etkisiz hale getirildi.
4 Haziran akşamı Amerikalılar Hiru’a saldırdılar. Japonlar yeni saldırıyı engelleme gücüne sahip değillerdi: bombardıman uçakları sadece altı uçaksavarla karşılaştı. Sonuç olarak Hiru etkisiz hale getirildi.
Gece bastırana kadar, Soryu ve Kaga gemileri battı. Akagi ve Hiru Japonların kendileri tarafından batırıldı, çünkü onları artık üsse döndürmek mümkün değildi.
Uçak gemilerini kaybettikten sonra, Japon grubu operasyonu durdurdu ve geri çekildi. Kötü hava koşulları nedeniyle bundan sonra Amerikan uçakları Japon gemilerine yeni saldırılar yapamadılar.
Bu savaşta Japon filosu 4 uçak gemisi, bir ağır kruvazör, 248 uçak ve 2500’den fazla insan kaybetti. Amerikalıların kaybı ise bir uçak gemisi, bir savaş gemisi, 150 kara ve deniz uçağı ve 307 personel oldu.
Midway adaları savaşının ana sonucu, Japonya’nın savaş girişiminin sona ermesi oldu. Savunmayı sürdürmek için hala yeterli güçleri vardı, ancak saldırma şansını kaybettiler. Japonya filosunu kendi kıyılarından uzakta etkin bir şekilde kullanma olanağını kaybetmiş oldu.