Amazon Prime’ın yeni dizisi “Modern Love” ilgi çekecek her şeye sahiptir: gerçek hayat hikayelerinden uyarlanmış senaryo, yıldız oyuncular ve arka planda New York şehri. Fakat dram ve büyük aşk yerine bu Hollywood klasiğine sarılmış bir başka romantik komedi dizisidir. Oyuncular da oldukça tanıdıktır: Anne Hathaway, Dev Patel, Andrew Scott, Tina Fey ve dünyanın en acıklı şarkılarının yazarı Ed Sheeran.
Dizi aynı adı taşıyan New York Times köşesinden uyarlanıyor, burada okurlar aşk hikayelerini paylaşıyorlar, ilk aşklarından evlilik sorunlarına, cinselliklerine, ayrılıklarından, cinsiyet değişimlerine kadar çeşitli yazılar yazıyorlar. Kısacası burada modern aşk derken kastedilen her şey var.
Her bölümün senaryosu orijinallerinin aksine ideal birer hikayeden oluşuyor. Bazı bölümlerde, üzgün son bile uygun bir mutlu sonla değiştirilmiştir. Acı veren bölümlerin yerini yaşam sevgisi, drama ve gözyaşlarının yerini mutluluk alıyor.
Belki de böylesi daha iyidir? Belki gerçek aşk hiç yoktur, bu yüzden en azından ekranda olmasına izin verilmelidir? Bırakalım acılar gerçek hayatta kalsın?
Örneğin pilot bölümde, klasik bir romantik komedi hikayesi izliyoruz: bir kız New York’a geliyor, sevilmediği bir erkekten hamile kalıyor ve çocuğu terk etmeye karar veriyor. Birkaç yıl sonra kızını büyütüyor, hayallerindeki işe ve aşka kavuşuyor.
Modern Love dizinin konusu bize modern aşktan çok az söz ediyor. Buradaki aşklar daha ziyade Hollywood’un altın çağının müzikallerindekilere benziyor, 50’lerin ideal romantik hikayelerini andırıyor.
Yönetmenler Anne Hathaway’in bölümünde müzikallere gerçekten atıfta bulunmuşlar: Güzel oyuncu dizide atak dönemlerinde şarkı söyleyen ve dans eden, kendisini Rita Hayworth sanan bir bipolar bozukluk hastası kızı oynuyor. Ruhsal bozukluk dizide oldukça teatral ve hiperbolik bir şekilde yansıtılmıştır ve şefkat ya da empati yerine seyirciye yalnızca “inanıyorum” veya “inanmıyorum” demek kalıyor.
Coşkusu yataktan çıkamadığı ve normal bir hayata döndüğü zaman, derin bir depresyona dönüşüyor, geceleri çalışıyor ve macera arayışı adı altında süpermarkette dolaşıyor. Bölümde İngiliz dizisi “Crazy Ex-Girlfriend” ve “Aşıklar Şehri ” müzikaline göndermeler olduğunu izleyince fark edeceksiniz.
Genel olarak aşk dizilerinden beklenen hiçbir tutku ve dram “Modern Love” adlı dizide yer almıyor. Dizi biraz annelerin ve büyük annelerin bize çocukluk döneminde anlattıkları masallara benziyor. Sadece beyaz atlı bir prens yerine rastgele erkeklerin bulunduğu gerçek hayat manzaraları izliyoruz. Ama yine de mutlu bir sonla bitiyor.
Ekim ayının ortalarında Cannes’da MIPCOM televizyon fuarı yapıldı ve orada bir araya gelen endüstri çalışanlarının tahminlerine göre, önümüzdeki yıllarda televizyondaki en sıcak eğilim podcast’lerin uyarlaması olacak. Sonuçta podcast’ler epizodik dramların kurallarına göre gelişiyorlar, her zaman bir ana kahraman ve özgün bir hikayeye sahipler ve bu hikayelerin anlatılma şekli nedense insanlarda bağımlılık yapıyor, öyleyse neden aynı şeyi küçük ekrana taşımayalım? Ayrıca, diziler riskli birer yatırımlardır ve platformlar arasındaki acımasız rekabet bir fikir krizine dönüşmek üzeredir. Bu nedenle ilham kaynağı arayan çaresiz yapımcılar sadece podcast kataloglarına değil, aynı zamanda internetteki forumlara da bakıyorlar. Örneğin, yaz aylarında yayınlanan “Two Sentence Horror Stories” (İki Cümlelik Korku Hikayeleri) dizisi kullanıcıların kısa korku hikayeleriyle birbirlerini korkuttukları Reddit web sitesindeki yazışmalardan uyarlanmıştı.
Gazeteciler için de altın çağın geldiğini söyleyebiliriz; araştırmaları ve kaynakları gittikçe artarak televizyon dizilerinin temelini oluşturmaya başladılar. Bunun son dönemlerdeki en çarpıcı örneği ise New York şehri sakinlerinin hikayelerinin anlatıldığı “Modern Aşk” dizisidir. Bu hikayelerin her biri ilk önce The New York Times’ta yayınlanmıştır. The New York Times’ın dizi ile ilgili yorumu bu arada “sevimli ama düzensiz” oldu. İlkine biz de katılıyoruz. Ama bu nazik ve iyimser aşk hikayelerinin pürüzsüzlüğü söz konusu olduğundan gerçekçilik konusu kesinlikle çok tartışmalıdır.
“Modern Aşk” dizisi toplamda sekiz bölümden oluşuyor, birbiriyle bağlantısı olmayan yedi hikaye ve izleyiciyi bir sürprizin beklediği final bölümü var. The New York Times’da aynı adı taşıyan sütun on yıldan daha eskidir, bu yüzden senaryo yazarları şehir hayatının panoramasını oluşturacakları çok fazla kaynağa sahiplerdi. Dizinin klişe gibi görünen yazıları bile ilgi çekici hikayelere dönüştürmeyi başarması işin püf noktasıdır.
The New York Times’taki yazılara bakılırsa hayat romantik komedileri ve başarılı hikayeleri parodi haline getirmeyi seviyor. Fakat dizi aniden bu klişelere Woody Allen’in filmlerinde bile rastlanmayan bir derinlik kazandırıyor.
Örneğin, Catherine Keener’ın oynadığı bölümde gazeteci kız tanışmalar için yeni algoritm geliştiren bir bilgi işlem çalışanıyla röportaj yapmaya geliyor. Muhtemelen girişimcinin bir zamanlar kalbi kırılmıştır. Gazeteci kızın da hikayesi çok ilginçtir, tüm hayatı boyunca adresini kaybeden bir erkeği (Andy Garcia) beklemiştir. Buluşmalara modern yaklaşım ve eski tarz romantizm bu bölümde bir tür kimyasal bağ oluşturuyor ve izleyiciye yeni bir aşk formülü sunuyor.
Bir başka bölümde çocuklarına taşıyıcı anne arayan eşcinsel çift (Andrew Scott ve Brandon Kyle Goodman) anlatılıyor. Çift evsiz hippi kız Olivia Cooke’da karar kılıyor. Bölüm oldukça komiktir. Ancak ilişkilerle ilgili anlattıklarına odaklanabilmek için şakaları dikkate almadan yeniden izlemek isteyebilirsiniz.
Yolunda gitmeyen bir buluşmanın hikayesi de oldukça ilgi çekicidir. Depresif bir genç (John Gallagher, Jr.) ve instagram güzeli (Sofia Boutella) nasılsa bir araya geliyor. Yataktan acil servise yetişmeleri gerekiyor. Burada lokal anestezi altında konuşmanın bir kişiyi tanımanın harika bir yol olduğu ortaya çıkıyor.
Bu dizisi için İrlandalı yönetmen John Carney muhtemelen bir yıl içinde Emmy ödülüne aday gösterilecek. Anne Hathaway’in oynadığı bölüm Modern Love’a bu kadar çok ünlü oyuncunun nereden geldiğini açıklıyor. Buradaki karakterler üzerinde herhangi bir diziden daha derinlemesine çalışılmıştır. Bu aynı zamanda izleyicisine moral ve ilham veren bir dizidir.